“Duânız olmasa ne ehemmiyetiniz var?”
Ah! Nasıl da keskin bir yöneliş çağrısı..
Yalnızca duâ ile yönelir kalpler, mutlak kudret sahibine.
Sözlü dua, kalbî dua, fiilî dua..
İstemek; dua..
İstememek de; dua..
Demek ki bize şekil veren bir istek kalıbıdır dua..
Neyi istiyorsak ona bürünüyoruz.
İnsan..
İnsan; acz ve fakr içerisinde.
Çok şeyler arzu eder fakat hiçbir şeye gücü yoktur.
Sonsuzluk ister lakin ecelini 1 dakika uzatmaya gücü yoktur.
Güç ister fakat izin gelmeyince su bardağını kaldırmaya gücü yoktur.
Tüm dünyayı ister ama dünyayı döndürmeye, kendisini ölümsüz yapmaya gücü yoktur.
Nimet ister ancak yediğini sindirmeye gücü yoktur.
Ancak O varsa; isteklerimiz ve isteklerimize karşılık bulan nimetler vardır.
Ve O’ndan istemek, isteğimizin kabulünde hem en etkili ve çabuk olanıdır, hem de Büyük bir Hazine’nin sevgisini kazanmak nimetlerin en yücesidir.
Bakalım çevremize..
Ağaçları görüyoruz. Nasıl da duâ ediyorlar hal diliyle, kendilerini yaratana.
Öyle bir duâ ki tüm ihtiyaçları ayaklarına kadar geliyor. O an anlıyoruz, Rabbimiz o kadar kerem sahibi ki…
Bakalım ağlayan bebeğe..
Rabbimiz o bebeğin acizlik duâsı hürmetine, şefkat kahramanı olan annelerin kollarına vermiş kendisini..
Ve tüm ihtiyacı olanlar zamanı gelince içeriği değiştirilerek veriliyor süt pınarlarından.
Sebepler O’nun hikmet elinde dönüyor..
Öyleyse isteyeceksek O’ndan istemeli değil miyiz?
Yüreğinin ellerini açıp, Sema’nın ve Yedi göğün sahibinden iste..
Kalbini aç bu güzelim dua oksijenine.
Yeter ki istemesini bilelim, edeb içerisinde boynumuz bükük bir şekilde..
Kendisi diyor ki; “Kulum sen iste. Yeter ki iste”.
Ezel ve Ebed Sultanı’nın huzurunda olduğunu unutmadan iste.
Duâ bir yakarıştır, duâ bir edep, duâ kulluğunu itiraftır, duâ ona ulaşmak, duâ acziyetin sesi.
Duâ sebeplerin sustuğu an, duâ ubudiyet, duâ sığınmaktır, duâ kainatın sırlarının çözülmesi, duâ sevinçlerin süsü, duâ sabrın jeneratörü, duâ hayatın anlamıdır.
Öyleyse duâmız var ise bir değeri var hayatımızın ve varlığımızın.
Asıl Sahibimiz olan Rabbimizden isteyebilmek ne güzel bir nimet.
Niceleri var isteyemiyorlar. İsteyebiliyorsak eğer, hala kalbimizde bir ışık var demek ki.
O halde gelin duâ edelim. Rabbimiz bu ışığı ya da kıvılcımı bir yangına çevirsin.
İnsanlık duâya muhtaç gelin duâ edelim, duâ edemeyenlerin edebileceği günlere.
Görüyor ve biliyoruz ki biz insanlar; zayıf, aciz ve fakiriz..
Dönelim mi Rabbimize?
O; duâları geri çevirmez, söz vermiştir bir kez ‘Ben kulumu kapımdan geri çevirmem’ diye.
Bizim için hayırlı olanları ölçer, biçer ve öyle takdim eder bize duamızın meyvesini.
Ey duâları da Yaratan ve rahmetiyle kabul eden Yüce Sultan!
Sen duâlarımızı duâ-i müstecab eyle. Bizleri duâsız, dualarımızı meyvesiz, meyvelerimizi ölümlü bırakma.
Sana duâ edemeyeceğimiz bir gün gösterme.Bizi dua insanı eyle..
Her şeyiyle tüm insanlığa dua eden kudsîlerin arasına dahil eyle bizleri de.
Duâsız kalmamak ve duâlarınızda yer almak ümidi ve temennisiyle…
Muhabbet ve hürmetlerimle... GÜNEDOĞAN
Kalplerimizin karanlık dehlizlerinde dolaşıp ışık saçmaya geldi.
18 Haziran 2008 Çarşamba
DUÂNIN SESİ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 yorum:
Dua nın yeri çok büyük hayatımızda hayatımız boyunca hep bişeyleri isteriz Rabbimizden bunu güzel bir dille anlatmışsınız tebrik ederim yazılarınızın devam etmesine sevindim daha güzel yazılarınızı okumak dileğiyle
yazılarınız çok güzel ben çok yoğun olduğum için yaz tatilinde pek okuyamıyorum ama inşallah devam ettiririm hayırlı yayınlar diliyorum...
gerçekten insanın yada başka alemdeki varlıkların dua etme biçimi var biz ellerimiz açarız onlar başka hayatımızda dua lar olmasa o kadar uzaklaşırızki bizi yaradandan neyseki elhamdülillah şükür etmeyi biliyoruz ALLAH'a hayatımızda duaları unutmamak süreciyle hayırlı yayınlar inşallah devem edin.....
Yorum Gönder