24 Aralık 2012 Pazartesi

DÜNDEN BUGÜNE İNSAN HAKLARI

              İnsanlar arasında ayrım gözetmeden herkesin eşit haklara sahip olmasıdır insan hakkı. İnsan olma haysiyeti, insanca yaşamadır insan hakkı. Herkese eşit davranılması ve özgürlük, insan haklarının temelidir. Bu şekilde huzur ve barış sağlanabilir. İnsan haklarının olmadığı yerde isyan, kavga eksik olmaz. İnsanca yaşamaktan, insan haklarından, barıştan, özgürlükten ve adaletten bahsediyorsak; bir toplumu karanlık cehaletten çıkarıp onları insan eden islamiyet ve onun mimarı efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) ‘den bahsetmemek olmaz.

            Efendimiz (S.A.V.) dönemindeki cehalet bilgisizlikten değil Allah’ı tanımamak ve insan haklarından mahrum, insanca yaşamaktan uzak olmalarından kaynaklanıyordu. İnsan haklarına saygı gösterilmez, eşitlik ve adaletten bahsedilemezdi.
            Kızlarını gömdüğü, faizin, fuhşun hırsızlığın ve içkinin sıradan sayıldığı, insan hayatının ucuz olduğu bir toplumdan; karıncanın hakkını düşünen, insanca yaşamanın örneği olan saadet asrı olarak adlandırılacak bir asra ışık tutan topluma dönüşümü insan haklarının en güzel ve net  örneğidir. Bugün sigara alışkanlığından vazgeçmenin zorluğunu düşündüğümüzde 23 senedeki dönüşümün zorluğunu çok daha iyi anlayabiliriz. Efendimiz (S.A.V.) veda hutbesinde şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar!  Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır.” Bu sözden anlaşıldığı gibi insanlar arasında ayrım olmayacağı, eşit haklarla doğduğu 632 yılında bildirilmiştir.
            Bir başka insan hakları örneğinden bahsedeceksek islamın 650 yıl bayraktarlığını yapan Osmanlı İmparatorluğunu hatırlamalı. Bayrağı altında bulunan milletler; dinlerini, dillerini, gelenek ve âdetlerini hiçbir baskı altında kalmadan özgürce yaşayabiliyorlardı. Hatta öyle ki başka milletlerden insanlar sadrazamlık makamına kadar yükselebiliyorlardı. Kendi adalet sistemleri ile yargılanma talep edebiliyorlardı. 2000’li yıllarda halen Amerika’nın bir kısım eyaletlerinde zenciler ikinci sınıf insan olurken Osmanlı’nın yüzlerce yıl öncesinde bu şekilde insan haklarına saygısı takdire değerdir.
            Avrupa ve Hristiyanlık aleminde insan haklarının yaygınlaşması 1789 yılında Fransız İhtilali ile başlamıştır. Bu ihtilal sonrasında yıllarca müslümanların yaşadığı ve öğrettiği değerler 17 maddelik İnsan Hakları Beyannamesi adıyla yayınlanmıştır. Yazı ve şekil olarak birebir aynı olmasa da anlam açısından benzer değerleri insanlığa ilân etmektedir. Aynı zamanda Fransız ihtilali ile yeni bir devir başlamıştır. Yakınçağ.
            Zaman içerisinde insan hakları farklı görüşlerle veya milletlerle ifade edilmiştir. Fakat özünde aynı şey söylenmiştir. Huzur, barış, insan haysiyeti ancak insan haklarının tam olarak yerleştiği toplumlarda düşünülebilir. Toplumlar; insan haklarına duydukları saygı ölçüsünde uygardırlar. Günümüzde hala insan hakları kanayan bir yara olarak devam etmektedir. İnsan haklarının temeli adalettir. Yazımı bir yazarın sözüyle bitirmek istiyorum. “Adil olmayan millet hür de olamaz.” E.D.Sieys
H.BurakSA