Tiyatro izlemeyi seviyorum.
Güzel bir oyunun sahneleneceğini duydum
ve sevinç içinde tiyatronun yolunu tuttum.
Koltuğuma da bir güzel yerleştim.
Heyecan içerisinde oyunu bekliyorum.
Fakat oyun henüz başlamadı, perdeler hala kapalı..
Tiyatrodaki ailelere ve çocuklara sevgiyle göz gezdirdikten sonra,
yüzümdeki tebessümle bordo perdelere daldırdım bakışlarımı.
Bu perdeler bana dünyadan sonraki gerçek hayatı düşündürdü!
Düşündüm, düşündüm.. ve derin bir okyanusa açıldı fikirlerim.
Tebessümüm yavaş yavaş söndü..
İçimde ve dışımda bir şeyleri ciddiye almam gerektiğinin
kırmızı ışıklı sinyalleri yanıyordu.
Kendi yaşayışımı, ölümü, dünyanın bir oyun ve eğlence olduğunu ve yine ölümü düşündüm.. Kadifeden yapılmış bordo perdede..
Gözlerim perdede sabit kaldı, fikirlerimse yeryüzünü ziyarete başladı.
Gezdim ve çoğu yerinde gördüm ki;
Yanlışlar doğru, doğrular yanlış gibi algılanmış.
Hakikatler unutulmuş..
Başlar ayak, ayaklar baş olmuş,
Baştaki akıllar yürütülüp, ayaktaki adımlar çürütülmüş.
Gerçeklere kara bir örtü çekilmiş,
Siyahî bir maske yüzlerin vestiyerine asılmış.
Çoğu şey tersine dönmüş.
Olması gerektiğinin dışına çıkmış..
Bordo perdeye çivilediğim gözlerimi içime çevirdim bu defa.
Duygularıma baktım, gördüm ki karmakarışık.
Aklıma çıktım, buhranlarla bunaldığını gördüm.
Zamanın Bediü olan Said Nursî’nin öğrettiği gibi
Şu soruları sordum kendime ve ruhumla tüm insanlara;
Nereden geldin..
Nereye gidiyorsun..
Necisin..?
Hayatımızın son bordo perdesi hala açılmadı.
Fakat ben de dahil herkes biliyor ki;
Perdeler açılacak, oyun oynanacak, roller yerine getirilecek,
Kimi oyuncu takdir kimisi de ağır eleştiriler alacak.
Hayatımız bir sahne,
oynuyoruz perde perde,
ve bir gün oyunumuz bittiğinde,
yine açılacak fakat adı olacak o zaman onun ‘son perde’.
Sahne değişiyor, dekor değişiyor, oyuncular değişiyor.
Peki ya senaryo?..
Her şey değişse de senaryonun iki ana teması hiç değişmiyor..
Özünde aynı oyunlar sahneleniyor.
Beyaz ve siyah, İyi ve kötü...
Melek ve şeytan, Ying yang...
Her birimiz, oyunumuzun senaristiyiz aynı zamanda.
Yazıyoruz, çiziyoruz, ‘seçiyoruz’ renk tonumuzu..
Ve sonra oynuyoruz niyetlerimizi, isteklerimizi ve irademizi.
Bizden hemen önce son perdeyi oynayan oyuncular,
şimdi kuliste bekleme odasında.
Kimisi alacakları takdirler için kimisi de eleştiriler ya da cezalar için bekliyor.
Sahne önündeyse izleyiciler, şahitler, eleştirmenler..
Sahne ardındaysa suflörler..
Bakıyorsun ki hepsi bir oyun..
Oynanmış ve perdesi kapanmış.
Bordo perdede hayalen okuyorum ki bana bir mesaj var:
Sen de kendi hayat tiyatrondasın.
Senaryonu iyi ya da kötü niyet mürekkepli kaleminle yazıyor,
oyuncularını belirliyor, hayatına dahil ediyor, istediğini çıkarıyor
ve oyununu kendi arzuna göre oynuyorsun.
Bir gün senin de son perden olacak,
Sen de kabir kulisine çekilecek ve bekleyeceksin.
Yüzündeki tebessüm çiçeğinin daima sevgiyle kokması için,
Seni çok seven Biricik Sahibinin, iyiliğin için belirlemiş olduğu
sahne oyunlarını ve kurallarını tercih etmelisin..
ki; sevgiye ve Sevgili’nin aşk dolu cennetine dahil olasın.. ‘’
Işıklar söndü, ruhum da koltuktaki bedenime döndü..
Açılıyor bordo perde..
Başlıyor tiyatro, bitmek için..
Muhabbet ve hürmetlerimle...GÜNEDOĞAN
Kalplerimizin karanlık dehlizlerinde dolaşıp ışık saçmaya geldi.
26 Ağustos 2008 Salı
SON PERDE
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)